Çandır: Ekonomik Savaş Değil Vandalizm
|Antalya Ticaret Borsası ve BAGEV Başkanı Ali Çandır, ağustos ayında sıra dışı ekonomik dalgalanmalar yaşandığını belirterek, bu dalgalanmaların önümüzdeki aylarda da devam edeceğini kaydetti. Son birkaç aydır uluslararası ilişkiler ve ekonomik faaliyetler bakımından sadece ülkemizde değil dünyada da sıra dışı olaylar yaşandığını söyleyen Çandır, ABD yönetiminin politikalarını eleştirirken, “Önce Amerika” ve “Yeniden büyük Amerika” sloganlarıyla örülmüş, sonunda kendi ülkesine de dönecek olan bumerang etkili bu politikalar, ”Güçlü alır, zayıf verir” prensibine dayanmaktadır. Bu prensibe odaklanmış ticari ve ekonomik politikalar savaş değil, ancak ticari ve ekonomik vandalizm olarak tanımlanmalıdır” ifadesini kullandı.
Antalya Ticaret Borsası Ağustos ayı olağan Meclis toplantısı, Meclis Başkanı Erdoğan Ekinci başkanlığında yapıldı. ATB yönetiminin bir aylık çalışması hakkında üyelerin bilgilendirildiği toplantıda, ATB Yönetim Kurulu Başkanı Ali Çandır, gündeme, ekonomiye ve tarım sektörüne yönelik değerlendirmelerde bulundu. Zafer Haftası’nın kutlandığı Ağustos ayının önemine vurgu yapan Çandır, “Cumhuriyetimizin kurucusu Önderimiz Mustafa Kemal Atatürk ve Atalarımızın ruhları şad olsun. Bizlere emanet ettikleri tüm değerlerin bekçisi olmaya devam edeceğiz” dedi. Çandır, ekonominin önemli yazarlarından Prof. Dr. Güngör Uras’ın ölümünden duyduğu üzüntüyü dile getirirken, Uras’a Allah’tan rahmet, ailesi ve sevenlerine başsağlığı diledi.
Ağustos ayında sıra dışı ekonomik dalgalanmalar yaşandığını belirten Çandır, bu dalgalanmaların önümüzdeki aylarda da devam edeceğini kaydetti. Son birkaç aydır uluslararası ilişkiler ve ekonomik faaliyetler bakımından sadece ülkemizde değil dünyada da sıra dışı olaylar yaşandığını söyleyen Çandır, ABD yönetiminin politikalarını eleştirdi. Çandır şunları kaydetti:
“İşin uluslararası ilişkiler ve politika boyutu bir yana uluslararası ticaret ve ekonomi boyutu bizleri doğrudan etkilemekte ve sarsmaktadır. Yaşadıklarımızı ve muhtemel yaşayacaklarımızı açıklayabilmek için ulusal ve uluslararası kamuoyunda sıkça dile getirilen; kur, ticaret ve ekonomi savaşları söylemleriyle tanımlamak, doğru ve gerçekçi bir yaklaşım değildir. Çünkü savaşın bile kendine has bir hukuku ve kuralları vardır. Savaş bu kapsamda bir rekabet stratejisine ve mütekabiliyete dayanır. Fakat uluslararası ticaret ve ekonomi alanlarında Trump ve ekibinin tüm dünyaya ve bize dayattığı olgular, savaş teriminin hiçbir özelliğini taşımamaktadır. “Önce Amerika” ve “Yeniden büyük Amerika” sloganlarıyla örülmüş, sonunda kendi ülkesine de dönecek olan bumerang etkili bu politikalar, ”Güçlü alır, zayıf verir” prensibine dayanmaktadır. Bu prensibe odaklanmış ticari ve ekonomik politikalar savaş değil, ancak ticari ve ekonomik vandalizm olarak tanımlanmalıdır. Dolayısıyla Trump ve ekibinin sahip olduğu bu zihniyetle uygulayabilecekleri politikalar bizleri şaşırtmamalıdır. Çünkü başka bir yol bilmemekte ve öğrenmeye de hiç istekli değildirler. Sadece bizim değil tüm dünyanın bu vandallığa karşı duracağını düşünmekteyim. Çünkü bunun sürdürülebilirliği yoktur.”
Tek Bir Nedene Bağlamak Doğru Değil
Döviz fiyatlarında Ağustos ayında yaşananların tek bir konuya bağlamanın doğru olmadığını, düzeltici tedbirlerin mutlaka alınması gerektiğini belirten ATB Başkanı Çandır, “Karşımızda çok daha geniş kapsamlı ve uzun bir geçmişe sahip sorunlarımız bulunmaktadır” dedi. Çandır, Borsa olarak ekonomik ve ticari sorunlara ilişkin tespit ve çözüm önerilerini dile getirip takipçisi olacaklarını vurgulayan Çandır, şu değerlendirmede bulundu:
“Öncelikle 10 yıllık dönemin ilk beş yılı yani 2008-2012 dönemi ile son beş yılı 2013-2017 dönemini dolar fiyatı, enflasyon ve faiz ilişkisi bakımından birbirinden ayrı incelemek gerekir. Böylece bugünlerde yaşadıklarımızı daha doğru değerlendirebiliriz. İlk 5 yılda ortalama yıllık faiz yüzde 12 ve enflasyon yüzde 8 olarak gerçekleşirken dolar fiyatındaki artış ise yüzde 7 düzeyinde kalmıştır. Son 5 yıllık dönemde ise; ortalama yıllık faiz yüzde 10 ve enflasyon yüzde 9 olarak gerçekleşirken dolar fiyatı ise yüzde 15 düzeyinde artmıştır. Bu iki dönemi birbirinden ayıran en önemli özellik; dolar fiyatı ve reel faiz arasındaki ilişkidir. Nitekim; 2008-2012 yıllarını kapsayan ilk dönemde konjonktür etkisi dahil yıllık yüzde 50 reel faiz ödeyerek dolardaki fiyat artışını yüzde 7 düzeyinde tuttuğumuzu görmekteyiz. Yani ilk beş yılda enflasyonun altında bir dolar fiyatı artışı söz konusu olmuştur. 2013-2017 yıllarını kapsayan son 5 yıllık dönemde ise yıllık ödediğimiz reel faiz yüzde 11 düzeyine düşerken enflasyon 9’a yükselmiş ve yıllık dolar fiyatı ise enflasyonun yüzde 65’inden fazla artmıştır. Yani dolarda yıllık yüzde 15’lik bir fiyat artışı söz konusudur.
2018 yılının özellikle ikinci yarısından sonra dolar fiyatında ciddi bir hareketlenme olacağı ön görülmüştü. Hatta ilk fiyatlaması 2017 Kasım ayında uygulamaya konan Merkez Bankası TL uzlaşmalı döviz ihalelerinde kendini göstermişti. Yani Kasım ayından bu yana hepimiz başta dolar olmak üzere döviz fiyatlarında enflasyon üstü bir artışın yaşanacağını bekliyorduk. Ancak beklentilerimizin üzerindeki hareketlenme ilk olarak 6 Ağustos’ta ve zirve hareket ise 13 Ağustos’ta yaşandı. Bu anlık artışlar bir yana geçen yılın Ağustos ayı ile karşılaştırdığımızda enflasyonun 2,5 kat üzerinde bir dolar fiyatı karşımıza çıkmaktadır. Yani her halükarda Ağustos ayı, beklentilerimizin üzerinde bir dalgalanmayla geçti.
İlk 5 yılda yüksek reel faize dayalı para politikalarıyla değerli tutulan TL, son 5 yılda nispi düşük reel faizin etkisiyle ciddi bir değer kaybına uğramıştır. 10 yıllık değerlendirmeyle dolar fiyatını ekonomi temelli rakamlarla hesapladığımızda bugünlerde 4,95 TL düzeyinde bir rakam karşımıza çıkmaktadır. Buna ilaveten dolar endeksindeki yüzde 11’lik artışı da hesap edersek 5,40 TL gibi bir rakama ulaşmaktayız. Yani 5,40 TL’nin üzerindeki fiyatlamalar, ekonomi dışı faktörlerin etkisini yansıtmaktadır.”
Tarımın Yeni Desteklere İhtiyacı Var
Döviz kurlarındaki hareketlerin tarım dahil tüm sektörleri etkilediğini belirten Ali Çandır, “Çünkü ekonomimizin yaklaşık yüzde 70’i döviz odaklıdır. Tarım sektörü de bu hareketlenmeden ciddi bir biçimde etkilenmektedir” dedi. Her ne kadar ulusal katma değer oranı nispi olarak yüksek olsa da girdilerinin önemli bir bölümü dövize bağlıdır. Şimdiye kadar maliyet artışlarını satışına yansıtamayan sektörümüz ilave maliyetlerle daha da zor bir döneme girecektir. Gittikçe artan zorluklarla baş edebilmek için sektörümüz yeni desteklere ihtiyaç duymaktadır” diye konuştu.
Ali Çandır, yaşanan ekonomik sıkıntıya önlem amacıyla TOBB’un nefes kredisi çalışması bulunduğunu bildirirken, en kısa zamanda üyelere ulaştırmak istediklerini dile getirdi.
Canlı Hayvan Borsası Hizmette
Antalya’nın gündeminde olan Canlı Hayvan Borsası’nın birinci etabının Kurban Bayramı’na yetiştirildiğini belirten Çandır, katkıları için Büyükşehir Belediye Başkanı Menderes Türel ve bürokratlara teşekkür etti. Çandır, alanın hayvancılık sektörünün çabalarıyla aktif hale geleceğini belirterek, “Padoklar, idari bina, dezenfekte ünitesi, sosyal tesisler gibi bileşenleri tamamlayarak kompleksimizin ikinci etap çalışmalarını önümüzdeki aylarda ihale etmek için çaba sarf ediyoruz. Ancak sektörümüzün talep etmesi halinde ikinci etap çalışmaları tamamlanıncaya kadar hayvan satışları için alanımız kullanıma hazırdır. Böylelikle ciddi bir üretim ve tüketim merkezi konumunda bulunan kentimiz canlı hayvan ticaretini daha düzenli bir hale getirebiliriz. Umarım Kurban Bayramı öncesi ziyarette bulunduğumuz meclis üyelerimiz ve sektörde faaliyet gösteren arkadaşlarımızın da gayretleriyle en kısa sürede hedeflerimize ulaşırız” diye konuştu.
Yerli Üretimin Adresi YÖREX
Son dönemde yaşananların yerli üretimin önemini bir kere daha ortaya koyduğunu ifade eden ATB Başkanı Ali Çandır, “Bugünlerde önemi daha fazla gün yüzüne çıkan yerli üretimimize sahip çıkma amacıyla başladığımız YÖREX fuarımız ile yöresel ürünlerimizin ülkemiz düzeyinde farkındalığının artırılması ve coğrafi işaret ile korunması yönündeki ulusal çalışmalarımız ilk günkü azim ve kararlılıkla devam etmektedir. İllerimizin zenginliklerini bir araya getirdiğimiz fuarımızı bu yıl 24-28 Ekim tarihleri arasında 9. kez düzenleyeceğiz. Basınımız aracılığıyla 80 ilimizi de burada görmek istediğimi bir kez daha ifade etmek isterim” dedi.
Coğrafi İşaretli Ürün Sayımız Artıyor
Yöresel ürünler projesinin parçası olarak Antalya’nın yöresel ürünlerini coğrafi işaretle tescil ettirmek için oda ve borsalarla yoğun çaba sarf ettiklerini kaydeden Ali Çandır, Antalya Piyazı’nın coğrafi işaretini alan ATSO Başkanı ve Alanya Yenidünyası’na coğrafi işaret alan Alanya Ticaret ve Sanayi Odası Başkanı’na teşekkür etti. Çandır, Borsa olarak Korkuteli Karyağdı Armudu’na 30 Temmuz’da coğrafi işaret aldıklarını belirterek, “Aldığımız bu coğrafi işaretle Korkuteli Karyağdı Armudu, artık daha değerli ve korunaklı bir ürün haline gelmiştir. Tescilin bir başlangıç olduğunu ve yöresel ürünümüzün ekonomik anlamda gerçek potansiyeline erişmesi yolunda etkili bir araç olduğunu unutmamamız gerekir. Korkutelili üreticilerimizin, ticaret erbabımızın, Kaymakamlığımızın, Belediyemizin ve Borsamızın birlikte hareket ederek yöresel ürünümüzün gerçek değerine ulaşması için çalışacağız. Böylelikle kentimiz yöresel ürünlerine sahip çıkma yolunda önemli bir projeyi daha gerçekleştirmiş bulunmaktayız” diye konuştu. Çandır, Tavşan Yüreği Zeytin, Alanya Avokadosu, Manavgat Susamı, Alanya Azmanı, Alanya Gülüklü (Hülüklü) Çorbası ve Ernez Çam Balı’nın da tescil ettirilmesi ile Antalya’nın coğrafi işaretli ürün sayısının 11’e çıkacağını bildirdi.
Sektörel Konular Değerlendirildi
ATB Meclisi’nde üyeler, dövizde yaşanan dalgalanmaların sektörlerine etkisini değerlendirdi. Meclis üyesi Sedat Ekici, dövizdeki yükselişin ambalajı da etkilediğini belirterek, ambalaj giderlerinin yüzde 40’ın üzerinde arttığına dikkat çekti. Meclis üyesi Süleyman Kaçaroğlu, Kurban Bayramı’nın iyi geçtiğini ancak Kurban sonrasında etin karkas fiyatının 28 TL’den 33 TL’ye kadar çıktığını bildirdi. Meclis üyesi Ata Sönmez, Ankara’da ithal hayvanlarda görülen şarbon hastalığının Antalya’da olmadığın bildirirken, “Bizim hayvanlarımız sağlıklı” dedi. Meclis üyesi Nuri Büyükselçuk, dövizdeki dalgalanmayla birlikte firmaların finansman giderlerinin arttığına işaret ederken, “Firmaların karları finansman giderlerini ödemeye yetmiyor artık” dedi. Büyükselçuk, bankaların kredi temininde de sıkıntı olduğunu bildirirken, “Dövizde bu kadar oynaklığın olduğu bir ülkede ticaret ve üretim yapmak çok zor” dedi. Meclis üyesi Ergin Civan, dövizdeki dalgalanmanın ihracatçı için de sıkıntı olduğunu bildirirken, “Bizden mal temin eden alıcılar, bize fiyat düşürme baskısı yapıyorlar” dedi.