ANSİAD’da Ticaret Hukuku konuşuldu
|
Antalya Sanayici ve İş İnsanları Derneği (ANSİAD) 2025 yılı 4. Olağan Toplantısı, “Rekabet İhlalleri ve Rekabet Hukukuna Uyum” başlığıyla, Azur Peyzaj A.Ş. Yönetim Kurulu Başkanı & ANSİAD Yönetim Kurulu Üyesi M. Mesut Özderin’in moderasyonunda, Ticaret Hukuku Öğretim Üyesi Prof. Dr. Tekin Memiş’in katılımıyla gerçekleşti.
Rekabetin korunması, piyasa düzeni ve olası ihlaller üzerine kapsamlı bir konuşma yapan Prof. Dr. Tekin Memiş, işletmelerin yasal uyum süreçlerine dair önemli tavsiyelerde bulundu. Açılış konuşmasını yapan M. Mesut Özderin ise rekabet hukukunun iş dünyası için kritik önemine vurgu yaptı.
Özderin, “Prof. Dr. Tekin Memiş’i burada ağırlamaktan büyük bir onur duyuyoruz. Kendisi çok değerli ve tanınmış bir hukukçudur. Rekabet mevzuatı, Avrupa Birliği uyum çerçevesinde uzun süredir uygulanmakta olup gün geçtikçe önemi daha da artmaktadır. Artık varlığını daha fazla hissetmekteyiz ve iş dünyası olarak bu yasal çerçeveye tam uyum sağlamamız gerekmektedir. Rekabet hukuku, serbest piyasa düzeninin korunmasını ve adil bir ticari ortam oluşturulmasını hedeflemektedir. Büyük şirketlerin piyasa üzerindeki hakimiyetini sınırlandırarak tüketicinin korunmasını sağlamak adına getirilmiş bu düzenlemeler, aslında iş dünyasında adil bir rekabet ortamı oluşturmayı amaçlamaktadır. Ancak bu süreçte, yasaların detaylarına tam olarak hâkim olmak ve uyum sürecini doğru yönetmek büyük önem taşımaktadır” dedi.

Özderin: Rekabet hukukuna aykırı hareket etmek, ciddi yaptırımlara yol açabilir
Son dönemde Rekabet Kurulu tarafından verilen yüksek cezalar ve bu yaptırımların etkilerine de değinen Özderin, Rekabet Kurulu’nun sahip olduğu geniş yetkilere dikkat çekerek şunları söyledi:
“Biliyorsunuz artık dünyada devlet bütçelerinden daha büyük bütçelere sahip şirketler var. Bu şirketler, sahip oldukları güçle piyasada her şeyi kontrol edebilir duruma gelmişlerdir. En önemlisi de fiyatları belirleyebilmektedirler. Bu çerçevede rekabet mevzuatıyla büyük cezalar devreye sokularak, piyasada hâkim güçlerin yarattığı tekelleşmeye ve tüketiciye zarar veren uygulamalara engel olunmaya çalışılmaktadır. Nitekim, yakın zamanda bir market zincirine 37 milyon dolar ceza kesildi. Bu ceza, rekabet ihlali nedeniyle değil, Rekabet Kurulu’nun yaptığı denetim sırasında bir çalışanın veri silmeye yeltenmesi sonucu verildi. Yakın zamanda Antalya’da tohum firmalarına yönelik soruşturmalar başlatıldı. Daha öncesinde benzer soruşturmalar gübre ve beton sektöründe de yapılmıştı. İş insanları olarak rekabet hukukuna uyum sağlamak zorundayız. Yasal düzenlemelere uymamak, büyük mali yükler getirebilir. Unutulmamalıdır ki rekabet hukukuna aykırı hareket etmek, farkında olunmasa bile ciddi yaptırımlara yol açabilir. Örneğin, 10 fırıncı bir araya gelip fiyatları sabitlemek için ‘centilmenlik anlaşması’ yaparak bunu noter huzurunda imzaladıklarında bile rekabet ihlali yapmış sayılırlar. Rekabet Kurulu bu belgeyi ele geçirdiğinde, o fırıncılar piyasadan silinmek zorunda kaldı. Bu nedenle, hepimizin mevzuata hâkim olması ve farkında olmadan suç işlememek için büyük bir titizlik göstermesi gerekmektedir.”

Prof. Dr. Memiş: Ticari diktatörlüğe boyun eğmemeliyiz
Ticaret Hukuku Öğretim Üyesi Prof. Dr. Tekin Memiş arz ve talep dengesinin, rekabet hukukunun temel kurallarından biri olduğunu belirterek, bu mekanizmanın, anayasal düzeyde dahi çiğnenemeyecek bir kural olduğunu vurguladı.
Memiş, modern anlamdaki rekabet hukuku kurallarının ilk kez Amerika Birleşik Devletleri’nde şekillendiğini belirterek 19. yüzyılın sonlarına doğru, Amerika’da demir yollarının özel şirketlere ait olduğu dönemde yaşanan sorunlara değindi. Memiş; “O dönemde Amerika’da demir yolları şirketlerin elindeydi. Çiftçiler, mahsullerini taşıyacak bir yol arıyordu, ama demir yolu şirketleri, bu kadar önemli bir taşıma alanında fahiş fiyatlar uyguluyordu. Çiftçiler neredeyse karın tokluğuna çalışıyordu” dedi. Memiş, o dönemin Amerika’sında çiftçilerin demiryolu şirketlerinin baskısı altında ezildiğini belirterek, Şerman’ın ABD Kongresi’nde yaptığı meşhur konuşmayı hatırlattı: “Eğer piyasa gücü tek bir elde toplanırsa, bu kişi bir kral kadar ayrıcalıklı olur. Bir politik gücün mutlak hakimiyetine karşı çıktığımız gibi, ticari diktatörlüğe de boyun eğmemeliyiz. Fahiş fiyatlar uygulayan herkese, devlet müdahale etmelidir ve bu müdahale ceza hukukunun bir uzantısı olarak yapılmalıdır” dedi.
Prof. Dr. Memiş: Rekabet Kurulu’nun kılıcı keskindir
Türkiye’de rekabet kanununun kabul edilmesinin dönüm noktalarından biri olarak 1980’lerin sonlarını işaret eden Memiş, Özal dönemiyle birlikte, Türkiye’de ekonomik alanda köklü değişiklikler yaşandığını ve devletçi politikalardan liberal politikalara geçişin başladığını belirtti.
Memiş; “Özal’la devlet artık birçok konuda müdahaleden geri durarak piyasayı serbest bırakmaya başladı. Bu değişimin bir sonucu olarak, rekabet hukukunun uygulanabilmesi için yeni bir kanuna ihtiyaç vardı. Bu kanun, 4054 sayılı Rekabetin Korunması Hakkında Kanun’dur. Devlet bugüne kadar devletçi politikalarla idare edilirken, liberal bir politikaya geçti. Liberal politikalarda devlet zaten birçok şeyi kontrol edemediği için, her şeyi piyasaya bıraktığı için bu durumda bir kanuna daha ihtiyaç vardı. İşte bu da 4054 sayılı kanun. Kanunun kabul tarihi 1994. Yani şu anda bizim, benim size bugün anlatacağım kanun 1994 yılında kabul edildi. Ancak kanun uygulanması daha ileri bir döneme sarktı. Neden? Çünkü 1997 yılına kadar Rekabet Kurulu dediğimiz kurul oluşturulamadı. Rekabet kurulu oluşturulduktan sonra, Türkiye’de ilk cezalar ve ilk uygulamalar başladı. Rekabet kurulu gerçekten de kılıcı kesiyor ve uyguladığı yaptırımlar oldukça etkili” ifadelerini kullandı.
Rekabet hukuku yaptırımları sadece Türkiye sınırlarında değil, global çapta etkilidir
Rekabet hukukunun sadece Türkiye sınırlarında değil, global çapta da etkili olduğunu vurgulayan Memiş, Türkiye’deki rekabet kurulunun, yurtdışındaki şirketlere dahi ceza uyguladığını belirtti. Örnek olarak, Fransa’daki bir havayolu şirketine Türkiye iç piyasasını etkileyen fiyatlandırmalar nedeniyle ceza kesildiğini ifade etti. “Rekabet kurulu, sadece Türkiye’deki şirketleri değil, dünya çapındaki firmaları da denetliyor. Avrupa Birliği Rekabet Otoritesi, Türk şirketlerine ceza kesiyor ve bu cezalar sınırları aşıyor” dedi. Avrupa’da yaşanan önemli bir rekabet hukuku kararına da değinerek, 20 yıl önce Microsoft ve Internet Explorer’ın birleşmesini engelleyen Avrupa Birliği Rekabet Otoritesi’nin kararını hatırlattı. Memiş; “Avrupa, Microsoft ile Internet Explorer’ın birleşmesine izin vermedi. İnternet explorer hizmetleriyle Microsoft birleşmeye kalktığında Avrupa Birliği Rekabet Otoritesi bir karar verdi. Dedi ki, “Birleşemezsiniz. Siz bu iki hizmeti ayırmak zorundasınız. Çünkü siz ikiniz birleşirseniz, karşınızda rakip tanımazsınız. O yüzden ben sizin birleşmenizi kabul etmiyorum.” İnternet Explorer hizmetleriyle Microsoft’u ayırmak zorunda kaldılar. Çünkü dedi ki, “Yani Amerika’da tamam, bu birleşmeye izin verilmiş olabilir ama biz Avrupa’ya her geldiğinizde sizin canınızı okuyacağız.” Dünya çapında oyuncu olmak için bunu yapmak isteyen kimse de buna uygun davranmak zorundaydı. Dolayısıyla rekabet kurulunun kılıcı kestiği gibi rekabet kurullarının yaptırımları, rekabet kurullarının müeyyideleri, kesmiş olduğu cezalar da sınırları aşabilmektedir. O yüzden gerçekten bunlara dikkat etmemiz gerekiyor” şeklinde konuştu.
Haksız rekabet borçlar kanunuyla korunur
Rekabetin neden önemli olduğunu, rekabetin olmadığı yerlerde devletin kontrolünün her şeyi kapsadığını ve bu tür sistemlerin ilerlemeyi engellediğini ifade eden Memiş; “Rekabet olmasaydı, şu anda elde ettiğimiz pek çok nimet belki de bizim olmazdı. Rekabet, insanları daha ileriye götüren bir kuvvet. Ancak bazen, acımasız bir kapitalist sistemle karşılaşabiliyoruz, yine de rekabetin olmaması, insanların gelişmesini engeller” dedi ve Türk hukukunda rekabetin korunmasına yönelik üç farklı düzenleme bulunduğunu kaydetti. Bunların haksız rekabet, anti-damping düzenlemeleri ve 4054 sayılı Rekabetin Korunması Hakkındaki Kanun olduğunu söyleyerek; “Haksız rekabet, borçlar kanunuyla korunur. Bir kişiye, ‘Mesut Bey’in domatesleri çürük, GDO’lu’ demek, haksız rekabettir. Ayrıca, Çin gibi ülkelerden sübvanse edilmiş ürünlerin Türkiye’ye girmesi ve yerli üreticileri zor durumda bırakması durumunda, anti-damping düzenlemeleri devreye girer. Rekabet mevzuatı, Avrupa Birliği, Amerika Birleşik Devletleri, Japonya ve Türkiye’de aynı şekilde uygulanmaktadır. Ancak Türkiye’de devlet yardımları, Avrupa Birliği ve diğer gelişmiş ülkelerde olduğu gibi sıkı denetimlere tabi değildir” dedi.
Rekabet kanunu, sadece özel sektörde değil, devlet kademelerinde de uygulanır
Rekabet hukukunda üç temel ihlal türü olduğuna dikkat çeken Memiş, “Rekabeti bozucu anlaşmalar, hâkim durumun kötüye kullanılması ve hâkim durum yaratmaya yönelik birleşme ve devralmalar” diyerek, bu ihlallerin rekabet kurulu tarafından sıkça ceza gerektiren durumlar olarak değerlendirildiğini ifade etti. Memiş; “Rekabet kanunu, sadece özel sektör işletmelerine değil, devlet sektörüne de uygulanır. Örneğin, iki simitçi fiyatları birbirlerine uyumlu şekilde belirlerse, bu bir ihlaldir. Aynı şekilde, bir grup avukat arasında maliyetler konusunda anlaşma yapılması da bir rekabet ihlalidir” dedi. Memiş, rekabet kurulu tarafından yapılan incelemelerde, bazen anlaşmaların açıkça bulunamasa da “uyumlu eylem” kavramının devreye girdiğini belirterek; “Örneğin, gazeteler fiyatları birbirine uyumlu şekilde artırıyorsa, rekabet kurulu bu durumu anlaşma olarak değerlendirebilir ve ceza kesebilir. Rekabet kanununda, anlaşmanın yazılı olması gerekmez. Sözlü bir anlaşma da geçerli olabilir. Bir anlaşmayı ispatlamak zor değildir; sadece piyasadaki hareketlerin uyumlu olması yeterlidir” dedi.
Piyasa dengesi rekabet kanunu sayesinde sağlanmakta
Memiş, rekabeti engelleyen anlaşmaların ekonomiye verdiği zararlara da dikkat çekti. Bu tür ihlallerin önlenmesinin ne denli önemli olduğunu vurgulayarak; “Alman Rekabet Otoritesi, Almanya’da iş insanlarının yaptığı bir sabah kahvaltısı toplantısını ‘kahvaltı karteli’ olarak değerlendirdi ve katılımcılara ceza kesti. İş insanları, rekabeti bırakıp birbirleriyle iş birliği yaparak piyasa koşullarını manipüle etmişti,” diyerek, rekabetin nasıl zarar gördüğünü ve bu tür davranışların hukuki sonuçlarının altını çizdi. Bununla birlikte, Türkiye’deki bazı derneklerin de benzer şekilde rekabet kurallarını ihlal ettiğine dikkat çeken Memiş, reklamcılar derneği ve fotoğrafçılar derneği örnekleriyle söz konusu ihlalleri örnekledi. Fotoğrafçılar arasında fiyat sabitleme kararları aldıklarını belirten Memiş, Rekabet Kurumu’nun bu tür uygulamalara müdahale ettiğini ifade etti. Sigorta şirketlerinin fiyat sabitleme konusunda rekabeti ortadan kaldıran bir uygulamaya imza attığı örneğini de ekleyerek; “Bütün sigorta poliçelerinde fiyatları sabitlediler. Rekabeti yok ettiler. Bu tür uygulamalar rekabet kurallarıyla bağdaşmaz ve her seferinde cezalandırılır. Mesela Mesut Bey’in Azur diye şirketi var. Eğer bir rekabet ihlali yaparsa şirkete bir ceza yazıyorlar. Ama bakın şirkete yazdığı cezanın %5’ine kadar idari para cezası da doğrudan şahsına yazıyorlar. Dolayısıyla yönetim kurulu üyeleri de şahsen sorumlu tutuluyor burada. Dolayısıyla yönetim kurulu üyeleri şirketleri adına alınan kararlarla doğrudan cezalandırılabilir. Bir kere şunu aklımızdan çıkarmayalım. Bir rakiple yapılan anlaşma mutlak bir şekilde yasaktır. Bu bir kartel olarak algılanır ve bundan dolayı da mutlaka cezalandırılır. Eğer rekabet kanunu olmasaydı, bugün birçok sektörde fiyatlar çok daha yüksek olabilirdi. Bu kanun sayesinde tüketici hakları korunmakta ve piyasa dengesi sağlanmaktadır” şeklinde konuştu.
Prof. Dr. Memiş: İş dünyasının rekabeti bozan davranışlardan kaçınması hayatidir
Memiş, Rekabet Kurulu’nun denetim süreçlerinin her geçen gün daha titiz ve kapsamlı hale geldiğini belirterek, “Rekabet Kurulu, iş yerlerine girdiğinde yöneticilerin odalarından bilişim sistemlerine, insan kaynaklarına kadar her alanı inceleyebiliyor. Verilere erişim sağlanarak, rekabeti bozacak her türlü bilgi paylaşımı tespit edilebiliyor. Bu noktada, iş dünyasının rekabeti bozan davranışlardan kaçınması hayati önem taşıyor. Bir şirket sahibinin özel telefonundan çıkan WhatsApp mesajları üzerinden, rekabeti bozan bir anlaşma tespit edildi. Bu mesajlar, Rekabet Kurulu tarafından delil olarak kabul edildi ve ceza yazıldı. Bu tür bilgilerin, iş dünyasında büyük sorunlara yol açabileceğini unutmamalıyız. Örneğin, 1 trilyon TL’nin üzerinde ceza yazılan 13 bankadan biri de Halk Bankası’ydı. Halk Bankası’nın genel müdür yardımcısının, başka bir bankayla yaptığı faiz anlaşması üzerinden tespit edilen bir fax mesajı, rekabet ihlali olarak değerlendirildi ve büyük bir soruşturma başlatıldı. Bu da gösteriyor ki, en küçük bir ihlal bile çok büyük cezalara yol açabiliyor” dedi ve rekabetin bozulduğu alanlara dikkat çekerek ekledi, “İhale kartelleri, bazen görünürde rekabet varmış gibi görünse de arka planda anlaşılan fiyatlar ve koşullar nedeniyle rekabeti bozar. Rekabet Kurulu, bu tür ihlalleri tespit etmekte son derece yetkin. İş dünyasının bu konuda dikkatli olması gerekiyor. Bazı sektörlerde firmalar arasında işçi ayartmama anlaşmaları yapılıyor. Bu tür anlaşmalar, Rekabet Kurulu tarafından ciddi şekilde cezalandırılıyor. Bir ilaç şirketine 83 milyon TL ceza yazıldı. Dolayısıyla iş gücü pazarında yapılacak anlaşmalar, rekabeti ihlal edebilir ve büyük cezalara yol açabilir. Rekabeti bozmadığı sürece, piyasadaki firmalar arasında destekleyici anlaşmalar yapılabilir. Örneğin, iki restoran sahibinin birlikte reklam yapma kararı alması, rekabeti bozmadığı sürece yasal bir durumdur. Ayrıca, çok büyük yatırımlar gerektiren araştırma-geliştirme projelerinde, Rekabet Kurulu’ndan muafiyet talep edilebileceğini de unutmayın.”
Prof. Dr. Memiş: “Yasal uyum programları, şirketlerin uzun vadeli başarısını sağlamlaştırır”
Memiş, işletmelerin rekabet hukukuna uyum sağlamalarına yönelik önerilerde bulunarak her şirketin kendi yapısını değerlendirip, hukuki ve ekonomik açıdan riskleri minimize etmesi gerektiğini belirtti. Rekabet hukuku eğitimlerinin önemine de vurgu yapan Memiş, “Yasal uyum programları, işletmelerin piyasada rekabeti sağlıklı bir şekilde sürdürebilmeleri için temel bir gerekliliktir. Bu programlar, yalnızca kurallara uyum sağlamakla kalmaz, aynı zamanda şirketlerin uzun vadeli başarısını güvence altına alır” dedi.

ANSİAD 4. Olağan Toplantısı soru cevapların ardından, ANSİAD Yönetim Kurulu Başkanı Ercan Özbek’in günün anısına toplantının başkanlığını yapan Azur Peyzaj A.Ş. Yönetim Kurulu Başkanı & ANSİAD Yönetim Kurulu Üyesi M. Mesut Özderin ile konuğumuz, Ticaret Hukuku Öğretim Üyesi Prof. Dr. Tekin Memiş’e Antalyalı Seramik Sanatçısı Tufan Dağıstanlı’nın seramik kuşu hediye takdimi ile sona erdi.